Uyanma zamanı.
Gerçekten gözünü açıp,
gerçekten nefes almaya başlama zamanı.
Uyuyorsun ve uykunda kısık kısık, çarpık çurpuk nefeslerle, sürekli bir kabusta çırpınıyorsun.
Artık uyanma ve her hücrende nefesi tatma zamanı.
Ve nihayet gerçekten görme zamanı.
İnan, “Tam da istediğin gibi bir yaşam”a başlama zamanı.
Tabii istersen.
Yaşamıyorsun.
Yaşadığını zannediyorsun, ama sadece görünmez bir kancanın ucunda döndürülüp duruyorsun. Döne döne, sürekli daha dibe doğru inen bir kancanın ucunda hem de.
Her bir halkayı tamamladığında geldiğin nokta hep aynı.
Ama daha derinde, daha dipte.
Mutsuzsun.
Kendinden ve bedeninden ya nefret ediyor ya da tamamen kopuksun.
Kurban olduğuna inanıyorsun, hiçbir şey planladığın gibi olmadı, yaşamın böyle olmamalıydı. O, şu, bu sana neler yaptı neler. Kimse seni anlamıyor. Şansızsın. Hep ne kadar istemesen dirensen de aynı senaryolar yaşamında tekrar edip duruyor, ilerledikçe yine aynı yere geldiğini görüyorsun ve her gelişte kendini biraz daha kötü hissediyorsun. Biraz daha mutsuz, biraz daha yorgun. “Bu sefer olacak” diye başladığın her iş, her ilişki suratında patlıyor.
Haksızlıklar, adaletsizlikler hep seni buluyor.
Bunlar senin anlattıklarına örnekler.
Ben daha da ileri götüreceğim:
Gözlerin parlamıyor.
Tat alamıyorsun.
Gerçekten hiç dokundun mu?
Omuzların çökük , cildin donuk, kulakların duymuyor , burnun koku almıyor ve hatta gözlerin görmüyor. Farkında bile değilsin.
Nerden mi biliyorum?
Ben sen-im.
Uyan, bu en büyük aldatmaca, en büyük dolanma, kendi kendine dolanıp kaybolduğun, çırpındıkça sadece yorulduğun, sanki çıkışı bulunamayan, dipsiz bir kuyu. Ve buna yaşam diyorsun.
Böyle olmamalı. O kadar olmamalı ki kavradığında sen de kahkahalarla gülmek isteyeceksin bir zaman önce, benim güldüğüm gibi.
Ben sen’im. Ben senin bulunduğun oraları biliyorum. Ve Şimdi, sana buraları göstermek istiyorum.
O dipten bugün bu satırları yazan, ağzı kulaklarında kadına varana kadar çok yol yürüdüm, bence tek gerçek amaç olan kendini bilmenin peşine düştüm, çok araştırdım, gerçek sorunu tanıdım, onu alt edebilmek için çok formüller geliştirdim, çok yollar denedim ve gün be gün sürekli bir adım bir adım daha uyandım, değiştim ve tüm bu keşfettiklerimi uygulamaya koyup sürekli kılma çabası içinde çırpınırken, bir gün birden kendime geldim: NEFES ALDIM.
İşte herşey oturdu, renk oldu, herşey can-landı, tek zaman ‘şimdi’ oldu, bilgiler bilgeliğe doğru yol aldı, yol neşe, sevgi ve şifa yolu oldu.
Yol gerçekten yaşam oldu.
Ben oldu. Sen oldu. Biz oldu.
Fark kalmadı, Bir oldu.
Bugün hala yürüyorum bu yolda.
Bugün gerçekten nefes alıyorum, yaşamımın hangi yönüne baksam gülümsüyorum.
Bugün gerçekten isteyebiliyorum ve istediklerimi deneyimliyorum.
Bugün gerçekten buradayım bedenimi seviyorum, onun sayesinde bu yaşamı algılıyorum,
İşleyişi anlıyorum ve kendimi gerçekleştirmenin keyfini sürüyorum.
Tam da istediğim gibi bir yaşamda, akışla bir, keyifli bir seyirde ilerliyorum.
Ve Şimdi senle karşılaştık işte.
Şimdi sen de elimi tutabilir, akıntıyla sürüklenmek yerine yaşamının sorumluluğunu alabilirsin.
Ben sana gerçeğe dair keşfettiklerimi anlatabilirim. Gerçekte neden yaşamının böyle olduğunu, uyanarak, nefes alarak nasıl gerçekten yaşamaya başlayabileceğini…
Ben sen adına sorumluluğumu alacağım…
Sen de Ben için sorumluluk al hadi.
Şimdi, hemen şimdi, ne söylemelisin bildin mi?
“Yaşam dediğin bu olmamalı, bunun başka bir yolu olmalı.”
Hadi, tekrarla bu sözleri. Dönüşümünün başlangıcını belirle bu sözlerle.
Sonra buz gibi bir suyla yüzünü yıka, ve gel benimle…
Uyanma zamanı.
Gerçekten gözünü açıp,
gerçekten nefes almaya başlama zamanı.
Uyuyorsun ve uykunda kısık kısık, çarpık çurpuk nefeslerle, sürekli bir kabusta çırpınıyorsun.
Artık uyanma ve her hücrende nefesi tatma zamanı.
Ve nihayet gerçekten görme zamanı.
İnan, “Tam da istediğin gibi bir yaşam”a başlama zamanı.
Tabii istersen.
Yaşamıyorsun.
Yaşadığını zannediyorsun, ama sadece görünmez bir kancanın ucunda döndürülüp duruyorsun. Döne döne, sürekli daha dibe doğru inen bir kancanın ucunda hem de.
Her bir halkayı tamamladığında geldiğin nokta hep aynı.
Ama daha derinde, daha dipte.
Mutsuzsun.
Kendinden ve bedeninden ya nefret ediyor ya da tamamen kopuksun.
Kurban olduğuna inanıyorsun, hiçbir şey planladığın gibi olmadı, yaşamın böyle olmamalıydı. O, şu, bu sana neler yaptı neler. Kimse seni anlamıyor. Şansızsın. Hep ne kadar istemesen dirensen de aynı senaryolar yaşamında tekrar edip duruyor, ilerledikçe yine aynı yere geldiğini görüyorsun ve her gelişte kendini biraz daha kötü hissediyorsun. Biraz daha mutsuz, biraz daha yorgun. “Bu sefer olacak” diye başladığın her iş, her ilişki suratında patlıyor.
Haksızlıklar, adaletsizlikler hep seni buluyor.
Bunlar senin anlattıklarına örnekler.
Ben daha da ileri götüreceğim:
Gözlerin parlamıyor.
Tat alamıyorsun.
Gerçekten hiç dokundun mu?
Omuzların çökük , cildin donuk, kulakların duymuyor , burnun koku almıyor ve hatta gözlerin görmüyor. Farkında bile değilsin.
Nerden mi biliyorum?
Ben sen-im.
Uyan, bu en büyük aldatmaca, en büyük dolanma, kendi kendine dolanıp kaybolduğun, çırpındıkça sadece yorulduğun, sanki çıkışı bulunamayan, dipsiz bir kuyu. Ve buna yaşam diyorsun.
Böyle olmamalı. O kadar olmamalı ki kavradığında sen de kahkahalarla gülmek isteyeceksin bir zaman önce, benim güldüğüm gibi.
Ben sen’im. Ben senin bulunduğun oraları biliyorum. Ve Şimdi, sana buraları göstermek istiyorum.
O dipten bugün bu satırları yazan, ağzı kulaklarında kadına varana kadar çok yol yürüdüm, bence tek gerçek amaç olan kendini bilmenin peşine düştüm, çok araştırdım, gerçek sorunu tanıdım, onu alt edebilmek için çok formüller geliştirdim, çok yollar denedim ve gün be gün sürekli bir adım bir adım daha uyandım, değiştim ve tüm bu keşfettiklerimi uygulamaya koyup sürekli kılma çabası içinde çırpınırken, bir gün birden kendime geldim: NEFES ALDIM.
İşte herşey oturdu, renk oldu, herşey can-landı, tek zaman ‘şimdi’ oldu, bilgiler bilgeliğe doğru yol aldı, yol neşe, sevgi ve şifa yolu oldu.
Yol gerçekten yaşam oldu.
Ben oldu. Sen oldu. Biz oldu.
Fark kalmadı, Bir oldu.
Bugün hala yürüyorum bu yolda.
Bugün gerçekten nefes alıyorum, yaşamımın hangi yönüne baksam gülümsüyorum.
Bugün gerçekten isteyebiliyorum ve istediklerimi deneyimliyorum.
Bugün gerçekten buradayım bedenimi seviyorum, onun sayesinde bu yaşamı algılıyorum,
İşleyişi anlıyorum ve kendimi gerçekleştirmenin keyfini sürüyorum.
Tam da istediğim gibi bir yaşamda, akışla bir, keyifli bir seyirde ilerliyorum.
Ve Şimdi senle karşılaştık işte.
Şimdi sen de elimi tutabilir, akıntıyla sürüklenmek yerine yaşamının sorumluluğunu alabilirsin.
Ben sana gerçeğe dair keşfettiklerimi anlatabilirim. Gerçekte neden yaşamının böyle olduğunu, uyanarak, nefes alarak nasıl gerçekten yaşamaya başlayabileceğini…
Ben sen adına sorumluluğumu alacağım…
Sen de Ben için sorumluluk al hadi.
Şimdi, hemen şimdi, ne söylemelisin bildin mi?
“Yaşam dediğin bu olmamalı, bunun başka bir yolu olmalı.”
Hadi, tekrarla bu sözleri. Dönüşümünün başlangıcını belirle bu sözlerle.
Sonra buz gibi bir suyla yüzünü yıka, ve gel benimle…